Gündökümü-2: “Çünkü Şiir Gıdıklamaz” (Emrah Sönmezışık)

Gözüne, kulağına şiir değmeyen yoktur. Üzücü ki bu zorunlu kesişmeyle yetinen çoğunluğun şiir bilgisi, şiire maruz kaldığı düzeyde, çerçevede kalıyor. Ya okulda öğretildiği ya da sağda solda, sosyal medyada okunduğu, duyulduğu kadarıyla şiirden söz edilebiliyor. Durum böyleyken tanıştığınız birine şairim dediğinizde romantik misin sorusuyla karşılaşabiliyorsunuz. Çünkü şiir sevgiliyi gönendirmek için var yalnızca(!). Bazılarıysa kestirmeden şiirle ilgisi olmadığını veya dolambaçlı yoldan şiiri sevmediğini belirtiyor. Şiire yakınlık duymayan birine şiiri sevdirmeyi denemedim hiç; bunu denemek işe yarar mı bilemem. Herkesin şiiri sevmesini de istemem doğrusu. Kısıtlı bilgiyle şiiri sevmeye kalkmanın, şiir yazmaya çalışmanın şiirin sanatsal yönünü aşağılara çektiğini görmezden gelemem çünkü. Alımlayıcıda yeterli sanatsal birikim yoksa şiirde anlam odaklı bir bakış beliriyor; teknikle ilişkilenen anlamın araştırmasına girilmiyor ve en iyi ihtimalle yakın anlamlarla, açık olanla yetiniliyor. İşi daha sığ noktaya çekenler de var: sizden onlar için şiir okumanızı veya onlar için şiir yazmanızı bekleyenler… Yadırgamıyorum bu tutumu da aslında. Her şiir mutlaka birisi, birileri için yazılıyor; fakat üçüncü bir kişiye ulaşılmadığında sanatsal bir eylemden söz edilemeyeceği de ortada.

Hem özel, hem genel okumaya açık olduğundan şiirin zemini çift kimliklidir. Özel alanınıza temas etmeyen bir şiiri sevmeyebilir, tekrar okuma gereksinimi duymayabilirsiniz ama o tarz şiirlere toptan mesafe koymak başka kapılara taşır konuyu.  Anlam ve hikâyesi bakımından bana uzak unsurlar içeriyor, ben bu şiiri sevmedim demek; bireyin hikâyesini, kendimden başkasını önemsemiyorum demeye varır. Şiirden tat almanın anahtarı, kişisel duyumsayışa yakınlık kadar toplumsal duyumsayışı önemsemekten geçer. Şiiri anlamak, insanı anlamaktır. İnsanı anlamak ise kendini anlamakla başlar. O zaman şiiri, önce özel alanıyla kavrayıp genel alana çıkan okumayla tamamlamak gerekir. İnsanı, insanın konumunu anlayabileceğiniz başka sanat ve sanat dışı çalışmalar elbette var ama yazıyla ilişkili hiçbir yapı, şiir kadar damıtılmış değil. Damıtık yapısı sayesinde bir şiiri binlerce kez okuyabilir, her okumanızda farklı özler bulabilirsiniz. Diyelim ki birkaç başucu şiiriniz var, hep onları duyumsuyor, yeni şiirler aramıyorsunuz ve hayata, insana karşı duyarlılığınızı başucu şiirleriniz ile diri tutuyorsunuz; sağlıksız bulamam bunu. Ama bin yıllık konuları işleyen şiirlerde çalışır bu tutum. Diğer yandan, yeni bir duygu keşfedilmiyor denilebilir; fakat modern hayatla ara renklerin belirgin hâle geldiğini, ara duyguların bizi kuşattığını yadsıyamayız da. Modern insana dair konularla ilgilenmiyorum deme şansımız olmadığına göre şiire ilgi, bir arayış işi olmalıdır. Sürekli ama sürekli yeni başucu şiirlerinin peşinde koşulmalıdır.

Günümüz bireyi, sosyal alanların dijitalleşmesiyle kendini sosyal medyada sağaltmaya çabalıyor, çabalatılıyor. Sadece gözümüze sokulanla ilgilendiğimiz için nerede (hapishanede) bulunduğumuz hiç umursanmıyor. Ekrandan, görüntüler dünyasından kendimizi alamıyoruz; çünkü sistem, bireyi gıdıklayarak kuşatıyor. Üstelik kanayan yerimizden yapıyor bunu. Dipteki duyguları yok sayıp yüzey akıntılarına kapıldığımız dijital dünya, bizi etrafımızdan soyutluyor ve nerede oluşumuzun nasıl hissettiğimiz üzerine etkisini ortadan kaldırıyor.  İzlediğimiz ilginç, komik, motive edici videolar, benzeri fotoğraflarla gıdıklandığımızda duyduğumuz acıyı bastırdık sanıveriyoruz. Bu tarz hipnotik işleyişe şiirin içkin olamamasına şaşmamak gerek; çünkü şiirin yolu, diplerden geçiyor. Ne diyordu Mevlana: Acının ilacı, yine acının içinde saklıdır. Bundandır ki şiir çoğu zaman güldürmüyor. Peki, şiiri sosyal medyadan uzakta mı konumlandırmalıyız? Bir komutanın, hükümdarın ismi, düşmanlarının çokluğu ölçüsünde yaygınlaşıp kazandığı savaşlar ölçütünde büyürmüş. Sınırlı şiir okuru ile şairi de benzer şekilde düşünüyor olmalı ki sosyal medya, şiir yerine çoğunlukla şair çatışmalarının ortamı olarak kullanılıyor. Şiir gıdaklamaz dedik ama aynı şeyi şair için söyleyebilir miyiz? Şairin şiire karşı sorumluluğunu yerine getirmediğini söylemekle yetinelim şimdilik.

Emrah SÖNMEZIŞIK
28.11.2022