Söyleşi: “Sanatı Saf Şiire Kavuşturmak için Kurulan Reddiye Hatları” (Rafet Arslan)

Zafer Yalçınpınar: Kirli Çıkın… ki ilk şiir kitabın olarak tanımlıyorsun, Eylül’de yayımlandı. Kirli Çıkın’ın kökleriyle, doğuşuyla ilgili birçok ipucu içeren detaylı bir yazı kaleme aldın, ama tekrardan vurgulamak, sormak istiyorum: Şiir dilini ve tahayyülünü etkileyen süreci, o kimyayı, o birikimi anlatır mısın?

Rafet Arslan: Kirli Çıkın; yazan, düşünen, resmeden ve performans yapan kişinin tüm biriktirdiklerinden damıttığı, otonom bir alanın kendisidir. Bu noktada kendi seçtiğim hayat; onu yaşamak için tüm çabalarım, girdiğim çıkmaz sokaklar, kazdığım tüm tüneller, keşfettiğim yeni yollar bu kitabın yazın öyküsünü oluşturmuştur. Ve bitmiş bir öykü değildir bu; o menzildeyim hâlâ; TV kanalları arasında çıkan sinyalsiz ekranın yarattığı metafizik boşluğun içinde. Hâlâ tutkuyla bağlı olduğu şairleri honore eden ve bunu yaparken kendine ait bir dili arayan, yoklayan bir kalem olarak. Hiçbirimiz bu dünyada neden olduğumuzu ve geleceğin bizi nerelere sürükleyeceğini bilmiyoruz. Apollon’un kehanet merkezleri çoktan toprak altında kaldı, Delphi kâhinleri ise yüzyıllardır sus pus. Şimdi makinesel bir kıyametin şafağında bir yazılıma henüz dönüşmeden zihnimin ve ruhumuzun özgürlüğünü aramaya devam ediyorum. Benim için bu arayışın tümünün adı: Şiir’dir.

Rafet Arslan

“Sanatı saf şiire kavuşturmak”… Bu ifadeyle işaret ettiğin kavramsal arkaplanın ve stratejinin detaylarını çok merak ediyorum…

Saf şiir simyadır; ancak her türlü tahakküm, güdüleme ve sahte kimlikten soyunarak girebileceğimiz bir çeşit ada’dır. Ada benzetmesi boşuna değil; şiirin sanata, sanatın hayata aktığı bir ütopyaya heves etmekten doğar. Bunun için idrakın üçüncü gözünü açmaya çabalamak, tutkularına teslim olmak, üzerimize giydirilen tüm yapaylıklardan soyunmaya heves etmek, süper ego buyruklarına karşı uyanık olmak, tüm düşünce ve üretim süreçlerinin bağımsızlığına ve öznelliğine titizlenmek başlıca meselelerim. Bir de sokaktan, gündelik hayattan, web’deki interaktif adalardan, suyun altından- yani yaşamın kendisinden yana olmak ve onu savunmak en mühim meseledir.

“İmgelemin özgürleşmesi” dediğimiz şiirsel alan derinliği nasıl bir şey, nasıl tınıyor zihninde?

İmgelemin özgürleşmesi benim de uzun süredir tüm üretimim merkezinde yer alan bir derdin ya da çabanın özeti gibi. Belki benim yürüdüğüm yol bir çeşit ters yön ya da sağlamadan soruya gitme uğraşı. Çünkü benim yapıtım; bakışın körlüğü, gerçekliğin terörü, imgenin çölleştirilmesini kavramsallaştırarak, bilişsel ve tinsel bir reddiye hattı aramak üzerine kuruludur.

Ece Ayhan’ı sormak istiyorum… Şunca yıldır birlikte, omuz omuza, Ece Ayhan‘ı irdeliyoruz, hatta Ece Ayhan için mücadele veriyoruz. Ece Ayhan’ın poetikası ile senin şiirindeki Ece Ayhan etkileşimleri, göndermeleri hakkında neler söylemek istersin…

Benim İçin Türkçe yazılmış şiir geleneği içinde “Kareler ve Aklar”, “Koma Provaları”, “Perçemli Sokak”  ve hatta “Alemdağ’da Var Bir Yılan” gibi radikal öznellik manifestoları ötesinde ana damarı yani bütüncül uzayı Ece ile Berk’in kurduğu galaksi oluşturur. Ece’nin yaşadığı yaşamdan çok ötede onun yazınının etik, karşı tarih ve zihinsel özgürleşmede açtığı ciddi satıhlar var. Dili mükemmelleştirmek yerine onu kırmayı, bükmeyi, kekeleştirmeyi ben Ece’den öğrendim. Özellikle ilk kitabım olan “Çağdaş Sanat Manifestoları (6:45 Yayın, 2010)” içinde gizlenmiş ilk dönem şiirlerimin yazın serüveninde Ece’nin karanlık kılavuzluğunu anmadan geçemem.

İlhan Berk?

Sanırım ben, yaşlandıkça Berk’in çetin dehlizlerine yaklaşıyor, onun menziline daha çok vâkıf oluyorum. Berk bir ressam, bir şair, bir düşünce insanı ve avangard eylemci olarak tüm yapıtını “biricik öznellik” ve deneyim üzerine kuran tek Türk şair olmuştur. Bu manada; şimdi her yanımızı saran Yeni Ortaçağ’ın bağrında doğum sancıları çeken Yeni Rönesans’ın da öncülerindendir Berk.

Günümüzdeki eserlerin içerdiği şiir aurası hakkında hislerin nelerdir? “Geleceğin şiiri” desek… Nasıl bir şey olacak sence?

Geleceğin şiiri aslında şimdi yaşamaya başladığımız yarın içinde şekil alan, hücre hücre akan poetik durumlar bütünü. Sokak yazılarında, sanal ağ’da, yeni medya hareketlerinde, deneysel müzikte ya da kavramsal sanatta nefes alan, kendine yeni formlar arayan bir akışın kendisi. İnsan uygarlığı bünyesinde oluş’un ontolojik travması aşılamadığı sürece şiir yeni yollarda hareket etmeye, kaçış çizgileri kurmaya ve bozmaya devam edecektir.

Ekim 2018
upas.evvel.org


Kirli Çıkın, Rafet Arslan
UPAS Yayın/Şiir, Eylül 2018, 30 Sayfa
Okumak için: upas.evvel.org/kirlicikin.pdf

Rafet Arslan, gerçeküstü kolajlarında ve kadrajlarında imgesel açıdan külyutmaz bir devinim sergiler. Kendisinin “ilk şiir kitabı” olarak tanımladığı Kirli Çıkın, gerçeğin matematiğini yeniden oluşturmak ve sanatı saf şiire kavuşturmak için yazılmış modern bir hiyeroglif (yeni bir alfabe) şeklinde okunmalı… Belli ki Rafet, Kirli Çıkın’ında alev alacak türden bir poetikayı gerçeküstücü sanatın birikimiyle yıllarca kurgulamış.” (Zafer Yalçınpınar)