Badi Badi Yürüyorum Uzay Yolunda (Bölüm 1) (Yasemin Akdeniz)

İçindeki kırıntılara takılıyorsun uçurumdan uzaklaşmak uğruna. Kendini sarı takunyalara giydiriyorsun. Kırıntılar uğruna mukavemet ile bir daha aynı hatalara düşmemeye özen: Zayi zayi zayiat, kabahat, sukut ile. Gökten düşenlerin arkasından fergan figan, ağıt seni bu çukura çeken. Sarı takunyalar değil asla.  Denge, belki bu tekerleğe bir adım daha katabilirsin fakat kendi kendine döndü denge döngü ölçeğinde. Yine anlamsızlıkla suçla, kendine öğünler bul. Var etmek adına kendinden bir parçayı, doğurmak adına tüket!

Gelecek olan gökten değil, annenin karnından göğe ebedi rezilliğe doğru uçarken, sen burada madam için ağıtlara sürünürken birileri geçmişten seslenir üzerine kum döker benzin döker su döker. Sen çamurun altında kaburgalarında akçelik, yaşam savaşı verirken, ağrı saplanır burgun buruk bıkkın özümsemiş haline çamurda, üstüne benzin yağar üstüne göklerden ışık düşmez. Gözü görmez seni derler ki yukarıdan gördü günışığında bir karaltı diye: Madam yalnış gördü bizi verirken savaşımızı adı belli olmayana dair, yüzümüzde kömür beklerken kalbinin atışını hissetmek içinve sessizce kalbimize gömdüğümüz savaş şarkılarını sana ulaştırmak için. Madam esgeçerken hepimizi düşmüşken kendi namusunun peşine, kendi iktidarını kovalarken göklerde haykırdım gülmekten unuttum acımı. Göğsümdeki işlemeyi ve karnımdaki çocuğu unuttum, uykuya daldım ve uyandığımda buradaydım. Çamurun içinde bir evde tek başıma, tekr ettiler beni ve hatırladım bu sefer aklıma kazıdım göğün mavisini, filizin kokusunu ve fukaranın düğümünü alnımın ortasına bıraktım, elime bağladım ve kendime bir aile yarattım. Bu sefer hep bir ağızdan bağırarak söyleyelim diye bu şarkıyı…

Ellerimde güneş var ve iki gözümün ortasında bir mühür. Seslenir bana uzaklardan hatırlatmak için kendini. Rüzgarın getirdiği, dudaklarımda o günün tadı damağımda toprağın içine gördüğüm ilk kuşu koydum. Biraz aktoprak sonradan saçlarında yer bulacak göklerden aldığımı yatağına bırakıyorum.

Bu gece ölebilirsin koynumda kendini sayıklarken. Bırak sana geleyim de bırak açayım ağzımı bulsun bu büyü gerçekleştirsin bütün geçmişi güne bütünlesin eşiğini. Bizi yalnız bıraksın. Kendimize yetelim diye indim ben göklerden ak, toprağa rüzgarla geldim yanına ve getirdim bütün mühürlerimi senin için. Adımı bile bilinmezken topladım bütün sırları bir araya sen içini açmak istersin diye görmek istersin diye sakladım yatağımın altına bakma bana, söyle neden bugün korkuyorsun benden. Seçmişken rengimi sana dair bütün gömmüşken toprağa büyülerimi. Belki bugün bitebilir bu üçgen eflatun ve bırakabilir yerini sarı takunyalara. Hiç baktın mı ne yazıyor altında İnsan için diyor, “Mühür getirdim. Siz yemin etmek zorunda kalmayın diye kendimi feda ettim. Kozamı deldim, ışığı verdim renkleri verdim pürüzlü, görün diye buradayım unutmadan çamurun altında geçirdiğim o günde yine yağmur yağıyor üstüme benzin su. Kalkamıyorum. Üstümde o cihan harbi Davul ve naralar, uykuya dalmak istemiyorum. Benim ninnim bu değildi. Balıkla gelmedim ben sudan gelmedim. Hep buradaydım ama toprağın çocuğu da değilim. İki gözün ortasında bazen bulunurum. Ellerinde görebilirsin bazen göğe kaldırırken sen kaybolurum. İçine doğru karanlığın çekincelerinden doğarım. Gerçeği ilmek ilmek sökelebilmek için. Kardeşlerim tarafından hep ötelenirim yaşlıyım diye. İlk ben geldim, sevmezler beni. Hep buruktur içleri. Terk ettim diye sonunda, mührüm buldu beni. Anladım onları ne demek bir başına dolanmak uzay ormanında, ne demek uyanmak bir başına hiç tatmadığın mevkiide sürüklenmek, adi olmak ne demek gördüm. İnsan olmak ne demek hala bilemedim. Adım yok, vermediniz bana Gölgede değilim bu yüzden hep suretim sıfata dönüşür bir gemici uzaya baş kaldırdığında. Hatırlıyorum ilk şarkımı, gözümden türeyen çocuğumla söyledim. Kendimi ilk burada bıraktım soğuk duvarın eşiğinde, tam döndüğünde görebilirsin beni. Bir kez daha soruyorum çocuklarıma. Benden önde gelen çocuklarıma bakmak istiyorum, ellerinden tutmak bu acıya son vermek, içlerindeki şüpheyi mühürlemek ve toprağa gömmek istiyorum. Bu tohumu salarsam toprağa gelecek sonumuz. Işığın öde gelenleri bitirecek içimizdeki dengeyi döngü ile yedirecek bize. Kurutacak kanımızı çamurun içinde. Saklayacak anımızı gözlerinin ortasında. Mühürleyecek dillerimizi çıkmasın karanlığa. Bağlayacak ellerimizi savaşmayalım diye bir daha.

Yasemin AKDENİZ
Ağustos 2023


Bölüm-2‘yi okumak için tıklayın…